Wednesday, April 25, 2007

Peykekler

Cikolatali Peykek

Yukarda resmini gordugunuz Cikolatali Peykekin tarifini yillar once bir Pillsbury kitapciginda bulmustum. O zamandan beri sayisiz kere yaptim ve her seferinde cok begenildi. Tarifin Bizim Pastane'de oldugunu saniyordum, halbuki Bizim Pastane oncesi zamanlarda Ingilizce bloguma yazmisim, hatirladigim oymus.

Cikolatali peykekimiz bir cesit siparis uzerine yapildi. Hikayesi soyle: Cok sevdigim bir arkadasimin, cocuklugunu bildigim, simdilerde universite ogrencisi olan kizi Aliya, gecenlerde bana bir teklifle geldi. Cikolatali peykekime karsilik bana, benim sectigim boncuklardan bir taki yapacagini soyledi. Hatta rengarenk cam cubuklari eriterek yaptigi boncuklarini da getirmis gostermek icin. Tabii teklifini hemen kabul ettim. Turk cini renkleri dedigi gruptan (turkuaz, mavi ve beyaz) boncuklar sectik birlikte, ama zaman konusmadik. Gecenlerde Zeynep'ten Aliya'nin dogumgununun yaklastigini duyunca, peykeki yapmak icin iyi bir firsat oldugunu dusundum. Tabii bu durum yeni bir guncelleme imkani yarattigi icin ayrica memnun oldum. Ne yazik ki, Aliya dogumgununde rahatsizdi. Umarim, ertesi gune cok sevdigi peykekten keyif alacak kadar kendine gelmistir.
  • 1 1/2 bardak ince cekilmis kakaolu biskuvi kirigi
  • 1/2 bardak ince cekilmis badem
  • 1/4 bardak eritilip ilinmis tereyagi
  • 450 g oda sicakliginda krem peynir
  • 2/3 bardak seker
  • 3 yumurta
  • 340 g(2 bardak kadar) damla cikolata
  • 1 bardak sut kremasi
  • 2 yemek kasigi erimis tereyagi
  • 1 tatli kasigi vanilya
  • 1 bardak eksi krema (asiri eksimemis suzme yogurt, creme fraiche kullanabilirsiniz)
  • 1 1/2 tatli kasigi vanilya
  • 1 tatli kasigi seker
  • 1 tatli kasigi kadar erimis cikolata
Firininizi 160C ye isitin. 23 cm lik kelepceli kalibinizi yaglayin. Biskuvi kiriklari ve cekilmis bademi, 1/4 bardak tereyag ile iyice halledip, kalibinizin altina ve kenarlarina bastirarak duzgunce yayin. Peykek hamurunu hazirlarken, kalibinizi buzdolabinda bekletin.

Yumusamis peynirinizi ve 2/3 bardak sekeri birlikte cirpin. Yumurtalari teker teker, her seferinde karisim butunlesecek kadar cirparak ekleyin. Ufak bir sahanda kremayi kaynama noktasina getirin. Altini kapatip, damla cikolatayi ekleyin. Devamli karistirarak, cikolatanin krema icinde puruzsuzce erimesini saglayin. Cikolatali karisimi, 2 kasik erimis tereyagini ve vanilyayi, peynirli karisima katin ve hamur tek renk olana kadar cirpin. Buzdolabindan cikardiginiz kaliba dokup uzerini duzleyin. Onceden isitilmis firinda yaklasik 55-65 dakika, ya da kenarlar oturuncaya kadar pisirin. Firindan alirken, ortanin hala biraz hareketli olmasi gerekiyor. Peykek tamamen soguyuncaya kadar, ya da tercihan 1 gece buzdolabinda dinlendirin.

Servisten once 1 bardak eksi kremanin icine 1 kasik seker ve 1 1/2 kasik vanilyayi katip, guzelce karistirin. Bunu peykekinizin uzerine yayin. Son olarak, bir kasik yardimiyla eksi krema uzerinde erimis cikolatadan seritler yaparak peykekinizi susleyin.

Armutlu Peykek

Bu peykek de yukardakinden artan malzeme ile ortaya cikti, bu sayede ustu berelenmege baslayan armutlarimizi da kurtarmis olduk. Bir tarif takip etmeden yapildigi icin sadece anahatlariyla yazabilecegim.

Armutlari ikiye boldum, soydum ve cekirdek yataklarini cikardim. Sonra (renk versin diye) nar suyu, su, seker, biraz tarcin ve karanfil ilavesiyle biraz pisirdim. Benimkiler zaten olgundu, cabucacik yumusadilar. Armutlari surup icinde sogumaya biraktim. Sonra suruptan cikarip, kagit havlu uzerinde suzulmelerini sagladim. Yaridan biraz fazlasini ince dilimledim, kalanini ise irice parcalara kestim. Surubun kalanini peykekte kulanmak uzere sakladim.

Taban icin oda sicakliginda tereyag ve az bir miktar sekeri birlikte cirptim. Arzuya bagli olarak baharat da konulabilir, ben koymadim. Sonra buna un ekledim, ve hamur topcuk topcuk olana kadar karistirdim. Toparlayip kelepceli kaliba aldim. Unlu elle kalibin altina bastirarak yaydim. Bazi tariflerde bu cesit peykek tabanlarini 10-15 dakikalik bir on pisirmeden geciriyorlar, ama ben gerek duymadim.

450 g yumusamis krem peynir ve 1/2 bardak sekeri cirptim. Icine armut surubundan bir miktar kattim. Uc yumurtayi teker teker, her ilaveden sonra cirparak ekledim. 2/3 bardak kadar eksi krema (yerine suzme yogurt kullanabilirsiniz) koydum, yine cirptim. Iri kesilmis armut parcalarini da hamura katip karistirdim. Hazirladigim tart tabaninin uzerine dokup, uzerini duzledim. 175 C ye on isitilmis firinda, peykekin ustu hafif kabuk tutana ve kenarlar oturana kadar pisirdim. Genelde peykeklerin kenarlari kabarip, ortalari daha cokuk olur pisirme suresi sonunda. Bu oyle olmadi. Butun yuzey esit kabardi diyebilirim. Ortasi henuz yumusak haldeyken firindan cikardim.

Biraz ilindiktan sonra dilimledigim armutlari uzerine dizdim. Kalan surubu biraz misir nisastasi ilavesiyle pisirdim. Koyulasip, fokurdayinca, armutlarin uzerine doktum. Fazla degildi bu glazur miktar olarak ama meyvalari sabitlemeye yetti. Kasiklayamadigimi da firca yardimiyla armutlarin uzerine surdum. Hos bir parlaklik verdi.

Pembe, hafif islak gorunuslu armutlar, armuttan ziyade tavuk eti ya da baliga benziyorlardi. Bu acidan gorunusu bizi cok acmadiysa da, yumusak, tadi guzel, kremamsi bir peykek oldu. Bir daha peykek yaptigimda yumurta sarilarini aklarindan ayirip, sarilari basta, aklari ise kopurterek sonda katacagim. Sanirim bu teknikle, ayni malzemeyi kullanarak, daha yuksek ve daha farkli dokuda bir peykek yapilabilir.

Tuesday, April 24, 2007

Bahar Geldi!

Basi alisilmadik derecede ilik, sonu cetin gecen bir kistan sonra bahar geldi bulundugum diyarlara. Kis ortasinda guzel havalara kanip da acan, sonra don yiyen ciceklerden umudumu kesmistim ben, ama beni sasirtip, yine de actilar. Etraf bir renk cumbusu. Doga ne kadar comert, ne kadar verici...

Baharda, baharin renklerini, guzelligini yansitan bir seyler yapmak istiyor insan. Epey zamandir mutfaga giresi olmayan ben bile, uzerimdeki olu topragini atip ise giristim. Kolaya kacacagim ya, marketten hazir tabanlari altlari aldim, malzeme listesi en kisa goruneni secmeye ozen gostererek. Sonra bir ufak kutu bogurtlen, iki kivi, bir demet taze nane... Buzdolabinda nasil olduysa Rana'nin elinden kurtulmus birkac cilek de olacakti. Alisveris fasli bitti. Isin gerisi ise, bundan da kolay oldu.

Sertce olan tart tabanlarina, Zeynep'in Fransa'dan getirdigi menekse surubundan damlattim biraz. Bahar serefine yaptigim tatlida cicek kokusu da olsun istiyordum cunku. Her tart tabaninin uzerine seker katkisiz ahududu receliyle tatlandirdigim yarim tatli kasigi kadar creme fraiche (yerine krem santi de kullanabilirsiniz) koydum, sadece meyvalara yataklik yapacak kadar. Uzerlerine meyvalari gelisiguzel yerlestirdim. Burda kural yok, meyvalar tazelikleriyle o kadar cekiciler ki, nasil koyarsaniz koyun, ayri guzel oluyor goruntu. Meyvalariniz yeterince tatli degilse, ya da azicik parlasinlar isterseniz, ahududu receli ile glazurleyebilirsiniz, ben oyle yaptim. Gonlumden gecen tartlari menekselerle suslemekti ama elimin altinda olmadigindan, nane yapraklariyla yetindim bu seferlik.

Bu yapimi kolay tartlari hic buzdolabina sokmadan, meyvalarin o canli renkleri hic donuklasmadan yemek en iyisi. Hele bu isi doganin muhtesem uyanisini doya doya seyredebileceginiz bir yerde yaparsaniz daha da iyi. Boylelikle butun duyulariniz baharin cabucacik geciveren guzelliginden nasibini almis olur.

Gonlunuzce gececek guzel bir bahar dilegiyle,


Monday, April 23, 2007

Dilek'ten Gelenler...

Gectigimiz Sali buyuk kizim 3 aylik Fransa seyahatinden dondu. Ucacagi gun icim kipir kipirdi, malum uzun bir yolculuktu yapacagi. "Simdi ucaga bindi," "simdi okyanus uzerinde olsa gerek" diye kendimce hesaplar yapiyordum ki, Dilek bana Zeynep'in Basel hava alaninda cekilmis bir resmini gonderdi. Eksik olmasin, dort saat araba kullanmayi goze alip, Zeynep'i ugurlamaga gitmis! Bir saatten az bir sure beraber olabilmisler. Zeynep'in Fransiz ailesi de orada oldugundan, dort kisi aralarinda dort ayri lisan (Fransizca, Almanca, Ingilizce ve Turkce) konusarak anlasmislar. Dilek, butun bu zahmetleri yetmiyormus gibi, Basel'e eli kolu dolu gelmis. Hediyelerin yanisira, koca bir de yolluk kutusu katmis Zeynep'in yanina. Ama Zeynep yolculuklarda hic bir sey yiyemedigi icin, ince bir zevkle hazirlanmis olan kutuyu acmak bana kismet oldu ve icindeki birbirinden lezzetli mamalari ailecek yedik.

Neler yoktu ki kutunun icinde! Beyaz peynirli, zeytinli ve feslegenli halka pogacalar (o bicimi nasil verdigini hala merak ediyorum, Dilek), yulafli ve vanilya aromali kayisili kurabiyeler, Munevver ve Hale'nin puf puf kurabiyeleri, kekikli pogacalar... Ayrica Sprungli'nin Luxemburgerli denilen minik makaronlarinin tum yeni cesitlerini yollamayi da ihmal etmemis benim makaron askimi bilerek. Resim cekmeyi akil ettigimde, makaronlarin ikinci sirasini yiyorduk. Cok kisa omurlu oldu bizim evde Luxemburgerliler; favorim ise karamelli olanlardi.

Tanistigimizdan beri, Dilek'e begendigim bircok tatlisinin kaynagini sordugumda, "Dr. Oetker'in filan kitabindan" cevabini almisimdir. Simdi artik benim de bir Dr. Oetker kitabim var. Dilek'in hediyesi oldugu icin kitapligimda cok ozel bir yeri olacak hep. Gerci Almanca bilmedigim icin tarifleri ayrintilariyla anlayamiyorum ama, icindeki resimler o kadar guzel ki, onlardan aldigim ilhamla yaptigim tatlilari ilk firsatta paylasacagim sizinle.

Dilek'in mutfagima bir katkisi da pasta/kurabiye uzerine yazi yazma sablonu oldu. Daha gecenlerde yaptigim bir pastanin uzerine duzgun yazi yazamadigimdan bahsetmistim ona. Bundan sonra boyle bir problemim yok; artik destan bile yazabilirim pastalarin uzerine sablonum sayesinde.

Dilek, benim gul askimi bildiginden yolluk paketi de gulluydu. Icindeki karttan, pecetelere, kullandigi ambalaj kagidina, puf puf kurabiyelerin kutusuna, hatta paketin kendisine kadar gul temasi ve gul renkleri hakimdi. Hersey ince bir zevkin eseriydi, nerdeyse acmaga ve yenmege kiyilamayacak kadar... Yok o kadar da degil, tabii ki. Yenmez mi o guzellikler? Afiyetle yendi elbette. Dilek'in elinin emegi olan bu yolluklarin, bizim icin yapildigini ve koca bir okyanusu asarak, onun mutfagindan bizim mutfagimiza ulastigini dusunmek beni cok heyecanlandirdi. Hele puf puf kurabiye bir blog tarifi oldugu icin, hem Dilek'in, hem Munevver ve Hale'nin misafiriymisim gibi hissettim kendimi. Cok hos bir duyguydu.

Dilek'cigim, hediyelerin, ikramlarin, Zeynep'e gosterdigin yakinlik ve misafirperverlik, ve teker teker sayamayacagim butun inceliklerin icin cok tesekkur ederim sana. Umarim bir gun ben de bir seyler yapabilirim ailen ve senin icin.

Thursday, April 19, 2007

3x3: Yeni Bir Mim

Ufuk, Dilek, Munevver ve Yasemin tarafindan sobelendim bu oyun icin. Aslinda cevaplarin 3 gun icinde verilmesi gerekiyormus. Cok gec kaldigim icin ozur dileyerek basliyorum.

1.1. Daha önce yaşadığınız 3 şehir:
Ankara, Los Angeles, New York
1.2.Tatil icin gittiğiniz, gördüğünüz ve önermek istediğiniz 3 yer:
Hawai, Bozcaada, Fransiz Rivierasi
1.3.Yaşamak istediğiniz (görmediğiniz de olur) 3 sehir:
Yasadigim yeri seviyorum anlasilan. Surda yasasaydim diyebilecegim bir yer gelmedi aklima.

2.1. Su andaki mesleğiniz nedir?
Uzun zamandir ev hanimi ve anneyim.
2.2. Dünyaya yeniden gelseydiniz, hangi mesleği yapmak isterdiniz?
Meslegimi (Elektrik Muhendisligi) seviyorum. Degistirmeyi dusunmezdim ama sanatsal uygulamalariyla ugrasmayi tercih ederdim. Ama bilim, sanat ve insanliga fayda ogelerini bunyesinde barindiran her turlu meslek bana cazip geliyor. Meslek olarak ne secersem seceyim, daha bilincli bir ogrenci olmaya gayret gosterirdim.
2.3. "Kesinlikle ben yapamazdım" dediğiniz meslek nedir?
Araba yariscisi olamazdim herhalde. Araba kullanmayi sevmiyorum, ozellikle hizli araba kullanmak beni korkutuyor.

3.1. Yaşam felsefenizi oluşturan sözlerden biri:
Kendine yapilmasini istemedigini baskasina yapma. (Ne kadar hayata gecirebildigimden hic emin degilim maalesef.)
3.2. Bir kitaptan alınma, çok sevdiğiniz bir cümle veya paragraf veya bölüm:
Bu sorular beni cok zorlayacak anlasilan. Su anda ilk aklima gelen kitap Kucuk Prens oldu. Elimde bu kitabin sadece Ingilizcesi var. Neyse ki, Turkcesini Internette bulabildim. Neresini alsam diye epey ugrastim, ama beceremedim. Butunluguyle guzel cunku. Sevenleriniz Kucuk prensi ziyaret etmek isterse, iste linki.
3.3. Cok sevdiğiniz bir şiirin bir parçasi:
Bu da cok zor benim icin. Sevdigim bir cok sair var; isimlerini siralamak bile, siralayamadiklarima haksizlik gibi geliyor. Halam da sairdi. Evdeki siir kitabini aradim, maalesef bulamadim. Halbuki gonlumden gecen onun bir siirini paylasmakti sizlerle. Madem o yok, Behcet Necatigil'in su siiri olsun:

SEVGİLERDE

Sevgileri yarınlara bıraktınız
Çekingen, tutuk, saygılı.
Bütün yakınlarınız
Sizi yanlış tanıdı.

Bitmeyen işler yüzünden
(Siz böyle olsun istemezdiniz.)
Bir bakış bile yeterken anlatmaya her şeyi
Kalbinizi dolduran duygular
Kalbinizde kaldı.

Siz geniş zamanlar umuyordunuz,
Çirkindi dar zamanlarda bir sevgiyi söylemek.
Yılların telaşlarda bu kadar çabuk
Geçeceği aklınıza gelmezdi.

Gizli bahçenizde
Açan çiçekler vardı,
Gecelerde ve yalnız.
Vermeye az buldunuz
Yahut vakit olmadı.

Simdi sira sanal ikram faslinda. Yalniz oraya gecmeden, ikramlarimin karsiliksiz oldugunu belirteyim. Sobelenmemis arkadaslari bulmaya calistim, ama kimse yine de kendini sobelenmis saymasin, ve sadece arzu ederse cevaplasin bu sorulari:

Seker hamuruyla yaptigim tek pasta olan Rana'nin Dogum Gunu Pastasini, bu konuda guzel calismalari olan Banu'ya,

Kendi dogumgunun icin yaptigim 29 Ekim Pastasini, cikolatasever oldugunu umdugum Aysenur'a,

Ahududulu ve Muzlu Sarlot'u da, meyvali tatlilari sevdigini dusundugum Begum'e hediye ediyorum. Afiyet olsun ;)

Saturday, April 14, 2007

Balkabakli Rulo

Ingilizcede, yazarlarin yazamama bunalimini tarif eden "writer's block" diye bir deyim var. Benzer sekilde ascilarin da pisirememe bunalimi olabiliyor. Nitekim ben bir ayi askin suredir ne mutfaga girmek, ne bir sey pisirmek istiyorum. Bu asiri isteksizlik hali, normal uc ogunumuzden ziyade, ekstradan yapilan tatli/kurabiye vs icin sozkonusu. Nedenleri de var tabii, ama oralara girip hic caninizi s1kmayacagim. Diyecegim su ki, dun gece nihayet seytanin bacagini kirdim ve biraz zorlanarak da olsa ortaya kucuk bir pasta cikarabildim. Bu pasta benim Oya'ya kabak borcumdu, daha dogrusu borcumun ilk taksidi...

Pastanin Kabakli Tarifler'e uygun tarifini yazacagim ilerki gunlerde. Simdiki halde anahatlariyla bahsedeyim size. Kabaga kaymak ve cevizi yakistirdim. Pandispanya cevizliydi, ara kremasi icin kaymaga cok benzeyen maskarpon peyniri ve cig kremayi cirptim, akcaagac surubu ile tatlandirdim.

Dolgu malzemesi olarak kucuk parcalara kesilmis (kirecte) kabak tatlisi ve ceviz krokan kullandim. Dis kremasi kabak tatlisi puresinden olacakti ama bizim evde kabak tatlisi pek kisa omurlu oluyor. Bu sefer de yapildiginin ertesi gune sadece bir kac parca kalmisti.

Elimdeki ancak ic malzemesine yetince, dis kremasi icin ister istemez konserve kabak puresi kullandim. Bu kabak pureleri sekersiz oluyor. Krema dokusu almasi icin biraz maskarponla karistirdim ve karamel sosuyla tatlandirdim. Renginin koyuca gorunmesi bundan. Dis kremasini da kabak tatlisindan yapabilseydim, eminim goruntu ve lezzeti daha hos olacakti. Bir de, pastanin ikinci gununde distaki kremanin kurumaya basladigini gozledim. Pasta onceden yapilacaksa, ya suzulup inceltilmis kayisi marmeladi ile ya da Beyaz Firin'in bir kitabinda okudugum gibi, ilik, hala akiskan haldeki jole ile glazurlenerek bu durumun onune gecilebilir diye dusunuyorum. Goruntu de daha guzel olur. Eger jole ile glazurleyecekseniz, bitkilere su s1kmak icin kullanilan plastik siselerden faydalanabilirsiniz.

Ben kabak seven biri degilim ama bu pastanin lezzeti hosuma gitti. Kabagi cok seven esim de begendi, lakin kabak tadinin baskin olmadigini soyledi. Hatta gozu kapali yese, kabakli oldugunu anlayamayabilirmis bile. Fazlaca yaptiginiz kabak tatlisi kabak tadi verdiginde, farkli bir lezzet olarak sunabilirsiniz bu pastayi.




Friday, April 06, 2007

Yeni Bir Mim: Takip Ettigim Bloglar

Su siralar hic mutfaga girecek halim yokken bu mimler pek guzel imdadima yetisti. Boylece, yeni tariflerle olmasa da, Bizim Pastane'nin sayfalarina biraz canlilik geldi. Tesekkurler Yelda!

Sizi bilmem ama, resimsiz iletiler bana biraz kuru geliyor. Bu nedenle konumuzla hic bir ilgisi olmasa da, gecen hafta yaptigim truflerin bir resmini ekliyorum yukariya. Bu resmi ilk defa olarak kameramin Av modunu kullanarak cektim ve bilincli olarak ondeki trufu net, arkadakileri flu olarak resimlemeye calistim. Gururluyum :) Konumuz olan mimle biraz zoraki bir ilgi kurmak pahasina, resimdeki trufleri, bu yaziyi okuyan arkadaslarima ithaf ve ikram ediyorum. Sanal ikramlara bayiliyorum; yiyelim, icelim, ama sismanlamayalim, kolestrolumuz de artmasin. Ne iyi, degil mi?

Bu mimde blog arkadaslarimizi anlatiyoruz kisaca. Bu aralar takip ettigim blog sayisi, yabanci olanlarla beraber, sanirim yuzu gecti. Gonlum hepsinden kisa da olsa bahsetmek isterdi ama bu mumkun degil. Bunun icin adlariyla tek tek anamasam bile, listemdeki tum blogcu arkadaslarin benim icin ozel oldugunu ve bloglarini severek izledigimi vurgulamak istedim baslamadan.

Once beni sobeleyen blogcu arkadasim Yelda'nin blogu var sirada. Yelda'yi Bizim Pastane'ye yorumlarindan tanidim once. Blogu oldugunu ise bu mim sayesinde ogrendim. Tabii Cilekli'yi hemen linklerime ekledim, bazi tariflerini de yapilacaklar listeme..

Portakal Agaci
benim blog maceramin baslangici. Hatice benim icin ozen, mukemmelliyet, yardimseverlik ve misafirperverligi temsil ediyor.

Dilek'ce
'de hep yeni bir seyler buldum: yeni fikirler, yeni tarifler, yeni yaklasimlar. Sanirim bir cok konuda (ozellikle de mutfakta) Dilek'ten daha tutucu oldugum icin, onun blogu her zaman heyecan ve ilham verdi bana. Keske daha s1k guncellese...

Mine blog sahibi olma konusunda beni yureklendiren ilk blogcu arkadasim. TeaTime'in birbirinden aydinlik ve duru guzellikte resimlerine hep hayran oldum. Yolun basinda, fotograf cekme konusundaki sorularimi ayrintilariyla cevapladi Mine; hem bilgilendirdi, hem yureklendirdi.

Emel'in Yemek Gunlugu, ilk takip etmege basladigim yemek bloglarindan. Annemin yemeklerini ve mutfagini animsatiyor bana onun yaptiklari, icim simsicak oluyor sofralarini gordugumde... En fazla tarif denedigim bloglardan biri de Emel'in Gunlugu.

Hanimis'i ilk gordugumde hayran kalmistim. Isil'in yaptiklarini, yazdiklarini, cektigi resimleri seviyorum. Bazi bazi ayni dalga boyunda seyrediyor olmaliyiz ki benzer seyler yapiyoruz onunla, ve bu cok hosuma gidiyor. Yorumlarini bile okumaktan zevk aldigim bir site onunki.

Gelincik Tarlasi'ni ev sahipligini yaptigim Elma-YE'de tanidim. Daha ilk yazisindan Burcu'ya ve yazilarindan sicakligi yansiyan ailesine yakinlik duydum. Aylar icinde kendini gelistirmesini, birbirinden guzel eserler yaratmasini hayranlikla izledim. Duvarlarina yesil sarmasik dallari stensillenmis, birbirinden guzel pasta maketleriyle dolu o mutfak sanki benim mutfagimmis gibi asina bana.

Son zamanlarda Devletsah'in sitesini acmakta zorluk cekiyorum. Bu nedenle eskisi kadar izleyemez oldum yaptiklarini. Ama onun olaylara yaklasimini, sitesiyle bize getirdigi yenilikleri ve hizmetleri seviyorum.

Miss Cilek benim icin ozel bir insan. Birlikte bir projede calismak ve birbirimizi biraz daha iyi tanimak imkanimiz oldu onunla. Ictenligini, sanatciligini, yardimseverligini, el attigi her ise guzellik katisini seviyorum.

Tasarimini, sadeligindeki guzelligi, resimlerini ve tabii yazilarini cok begeniyorum Evcini'nin. Guncellendiginde icime heyecan veren bir site de bu.

Munevver'i Nane Limon bloglar alemine katilmadan once, bana cok sey ogreten nazik yorumlariyla tanidim. Hatta itiraf edeyim ki, Munevver'in blog sahibi olmaya karar verisinde belki minicik de olsa bir katkim olmustur diyerek kendi kendime paye cikariyor ve mutlu oluyorum bazen. Devamli yeni seyler ogrendigim, okumaktan cok zevk aldigim bir blog Munevver'inki.

Pastaci
Burcu ile ilgi sahalarimiz cok benzesiyordu ilk basta. Simdi o benim hemen hic tecrubem olmayan seker hamurlu pastalarda uzmanlasma yolunda, ama yine de yaptiklarini buyuk zevkle ve hayranlikla izliyorum.

Duduk Makarnasi'nin Behiye'si benim becerikli ve bir o kadar da mutevazi blogcu arkadasim. Belki o da benim gibi gurbetci oldugundan, belki bambaska nedenlerle onu kendime yakin hissettim hep.

Mutfakta kim gibi olmak isterdin dense, yerinde olmak isteyebilecegim ilk kisi Kedili Mutfaklar'in yaratici ascisi Oya olurdu. Ayni yazisiyla beni hem kahkahayla gulduren, hem aglatan insan Oya.

Fethiye, benim eksik olan ve eksikligiyle icimde ukte kalan taraflarima hitap ediyor. Hep istemisimdir bahce isleriyle ugrasmayi, kendi bahcemin mahsulunu pisirip, yemeyi, ikram etmeyi, kendi yogurdumu, peynirimi yapmayi ama simdiye kadar beceremedim. Bu isi basaran Fethiye'yi Yogurtland'inde gipta ve hayranlikla izliyorum.

Sibel'in cok saglikli, pratik ve guzel tarifleri var kuskusuz; ama o kadar guzel yaziyor ki, zaman icinde onun yazilarini okumaktan aldigim zevk, tariflerine olan ilgimi ikinci plana itti. Ne zaman Sibel'in Kahvesi'nin guncellendigini gorsem, icim kipir kipir yazdiklarini okumak icin kosuyorum kahvesine. Yazilarindaki huznu --etrafindaki guzelliklere gozu acik, hayati seven bir huzun bu ama--seviyorum, kendimi buluyorum bazi yazdiklarinda.

Kendisinden bir cok sey ogrendigim, kalbini yazilarina dokmekten cekinmeyen bir guzel insan da Mutfakta Zen Tijen. Onun resimlerini dusundugumde, yemek resimlerinden once, cektigi muhtesem cicek resimleri geliyor aklima. Cicekleriyle esliyorum dusuncemde Tijen'i.

Betul'un fotograflari beni heyecanlandiracak guzellikte. Yazilarini ve tariflerini cok ilginc buluyorum, yetmiyor, satir aralarini okumaya calisiyorum. Benim icin mistik bir niteligi var Rustic'in.

Su anda mutfagimin en sevilen yemeklerinden birkacini (eskilerin dedigi gibi, ismiyle musemma) Nezaket'in Acik Bufe'sinden ogrendim. Bastan beri ozenli tarifleri, resimleri ve guzel yazilariyla zevkle izledigim bir blog oldu Acik Bufe.

Saziye'nin blogu Mutfak Guncesi de dusundurucu yazilari, usta ellerden ciktigi besbelli olan guzel yemekleri ve resimleriyle, ziyaret etmekten zevk aldigim bir site. Beklentilerimin yuksek oldugu, fakat hic bir zaman hayal kirikligina ugratmayan bir ugrak benim icin.

Evcil Kedi cok faydalandigim bloglardan biri. Hatta yillardir yapageldigim bazi yemeklerin bile puf noktalarini Tulin'den ogrenip, daha iyisini yapar oldum. Bizim eve giren patlicanlar, kizartilmaktan onun sayesinde kurtuldu mesela :) Lezzetten taviz verilmeden de saglikli yenilebilecegini gosterdi bana. Daha s1k guncellenmesini diledigim bir blog da onunki.

Su anda guncellenmiyor ama Zeytin Dali da takip etmekten cok zevk aldigim bloglardandi. Dilek, dallarini budadi. Eh bahar da geldi, umarim baska bir bahara kalmaz bulusmamiz ;)

Evet, biliyorum, biraz uzadi ama hic birini yazmadan gecemedim. Bu liste aslinda daha da uzar gider ama hadi, burda noktalayalim. Sobeleme konusuna gelince, arkadaslarim beni bagislasinlar. Unuttugumdan degil ama, istemeyenleri zorlamak istemedigimden, kimseyi sobelemeyecegim. Yazdigim arkadaslardan, bu mimi cevaplamak isteyenler olursa, yazdiklarini ilgi ve zevkle okurum ama.

Herkese sevgiler, ayrilmadan lutfen bir de truf buyurunuz; afiyet seker olsun.


Wednesday, April 04, 2007

Aldiklarim, Kullan(ama)diklarim, Memnun Kaldiklarim...

Yelda sobelemis beni! Hem de iki defa... Yelda'cigim, kusura bakmazsin umarim, hem biraz geciktim, hem de cevaplamaya ikinci sobeden basliyorum. Ilkini de ilk firsatta toparlayip yazacagim.

Ilk siraya fotograf makinemi koymak istedim. Malum o olmadan yemek blogu olmaz, hatta bu resmi cekmek bile mumkun olmaz. (Onun icin kutusunun uzerindeki resmi cektim ben de.) Daha once de Canon kullanmistim, ama yeni kameramin renkleri daha canli ve guzel geliyor bana. Gecenlerde komsularimizdan birinin bir suru diger yetenegine ek olarak fotografci oldugunu kesfettim. Hatta kendisinden ilk 5 dakikalik fotograf dersimi bile aldim. Umarim yakinda kameramin henuz kesfedemedigim fonksiyonlarini ogrenip, daha iyi resimler cekebilecegim.

Ikinci sirada Kitchenaid mikserim var. Bunu esim ve cocuklar yillar once bir anneler gununde bana hediye olarak aldiklarinda, "ne gerek vardi?" diye bir suru laf etmistim. (Boyle tatsiz huylarim da coktur iste!) Gercekten de uzun bir sure el mikserimi kullanmaga devam ettim, hatta tezgah uzerinde yer tutuyor diye, bir aralar asagi kata bile indi. Ne zaman ki ilk buyuk pastami yaptim, mikserimin degerini o zaman anladim. Simdilerde ise, el mikseri ile rahatlikla yapilabilecek seyleri bile Kitchenaid'imle yapar oldum. Mikserimizin tanitimini yapmama yardim eden hostesimize gelince, kendileri belki de mutfaktaki en buyuk yardimcim oluyor, hem de hayatimda aldigim en guzel hediyelerden biri...

Satin aldiklarim arasinda beni belki de en mutlu edenler kitaplarim. Onun icin en son aldigim kitaplardan da bahsetmek istiyorum. Kate Zuckerman'in The Sweet Life: Desserts from Chanterelle'i en sevdigim cinsten bir kitap cikti, son derecede ogretici... Icindeki tarifler kadar, verdigi genel bilgiler ve paylastigi tekniklerden de faydalanacagim. Nevin Halici'nin Sufi Cuisine kitabini ise ne zamandir almak istiyordum, simdi kismet oldu. Her iki kitabimdan da cok memnunum.

Iste alip da henuz kullanamadiklarima bir ornek. Gerci kullaninca cok memnun kalacagimdan eminim. Bu zamana kadar bir mandolinin eksikligini hissetmemistim ama bunu o kadar makul bir fiata buldum ki, almamazlik edemedim. Gordugunuz gibi hala kutusunda duruyor. Resmi cekmek icin acayim dedim, ama sonra bir de toplayip geri koymasi var diye vazgectim. Iyisi mi simdilik dursun kutusunda.

Kaliplarim arasinda en cok sevdiklerim alti cikanlar. Her kullanisimda yuzumu gulduruyorlar. Alti olmayan cember kaliplarimi da cok seviyorum. Onlarin bir de capi ayarlanabilir buyugu var bende ama bu resme dahil etmeyi unutmusum. Mini mini kaliplarim alti cikanlar kadar kullanisli olmasalar da bana cok sevimli geliyorlar. Ha, bir de en soldaki yarim silindir seklindeki kalibimi cok seviyorum; buna sebep kendileri icin sadece $1 sarfetmis olmam olabilir.

Bu resimde, hem kullanip cok memnun kaldigim, hem de henuz kullanamadigim levyelerim var. Kucugu 30 cm. e kadar capli pastalar icin isimi cok guzel gordu, 35 cm.liklerde ise yetersiz kaldi. Gerci 35 cm.lik bicagimin da yardimiyla 35 cm.lik pastalari katlara ayirmak icin yine kullandim onu. Ama aklimin bir kosesinde hep ya daha buyuk pasta yapmam gerekirse endisesi vardi. Nihayet buyuk bir levye aldim, artik 45 cm'e kadar capli pastalardan korkmam, daha buyugu de her bakimdan beni asar zaten..

Son resimde cok sevdigim silikon tepsi altliklari ve spatulam var. Silikon kalip almaya hic heves etmedim ama tepsi altliklarim sayesinde epey pisirme kagidi tasarrufu yaptim, tepsi yaglamaktan da kurtuldum. Bunlari da tanesini $1'a ($1'lik kalibimi aldigim dukkandan) aldim. Simdi yaniyorum, keske cok cok alip, mutfak islerinden hoslanan ese dosta hediye etseydim diye... Spatulam ise esnek dokusuyla, kaselerin dibinde kalanlari siyirma isinde cok yardimci oluyor. Ziyanin mumkun oldugunca onune gectigi icin cok seviyorum onu.

Mutfagimda daha bir suru alet edevat var cok severek kullandigim, emektar mutfak robotum ve olcu aletim mesela. Ama burda bir nokta koyuyorum bu mime. Umarim sozunu etmediklerim kusuruma bakmazlar. (Size de kullandigimiz esya canliymis, her halinizden anlarmis gibi geliyor mu bazen?)

Guzel gunler dilegiyle,